KORKU DUYGUSUNUN EVRİMSEL PSİKOLOJİ AÇISINDAN AÇIKLANMASI


Korku bireye karşı tehlike yaratan durumlara karşılık verilen ruhsal tepkidir. Nelerden korkarız diye düşündüğümüzde aklımıza örümcekler, yılanlar, yükseklik, fırtınalar, derin sular, düşmek, karanlık, rezil olmak gibi pek çok korku gelebilir. Bu tip korkular evrensel korkulardır. Peki şöyle düşünürsek neden silahlardan, arabalardan, trenlerden veya elektrik prizlerinden korkan çok az insan vardır? Bunun yanıtı korkularımız aslında çok eskilerden gelmektedir. Yani ilk sayılan nesne veya durumlara karşı gelişen korkular (yılana, yüksekliğe karşı gibi) insan evrimi boyunca çoğu insan için tehlike olarak görülmüştür.
Şehirde yaşayan küçük bir çocuktan korkularından bahsetmesini istersek alacağımız cevap yüksek oranda silahlar, arabalar değil de karanlık, gök gürültüsü, yalnız kalmak gibi cevaplar olurdu.
Freud ise Totem ve Tabu (1913) kitabında ilkel insanların korkularının ve tabularının modern insanın nevrozlarıyla benzeştiğini öne sürmüştür. İki insanın da duygu ikircikliğine (ambivalent) sahip olduğunu öne sürmüştür. İlkel insanların kabile reislerini hem kutsal olarak görüp onlara saygı duyduklarını, onlardan korktuklarını hem de kabile reisi seçmeden önce bazı toplumlarda reis seçilen kişinin ölesiye dövüldüğünü yani reislere karşı içten içe nefret de beslendiğini dile getirmiştir. Örnek vermek gerekirse kabile reisinin dokunduğu birinin hastalığının iyileşeceğine inanılırken aynı zamanda bir kişi kabile reisine yanlışlıkla dokunursa dokunan kişinin öleceğine inanılırdı. Freud buradaki zıtlığın değişim geçirerek nevrozlu bireylerin düşünce yapısında da yer ettiğini söylemiştir. Benzer duygular olan korku ve saygı nevrozlu bireyin de içinde bulunduğunu belirtmiştir. Bahsettiği bir kadın hastasının hem kocasına saygı duyduğunu ve sevdiğini hem de kocasını evdeki bıçaklar ile öldüreceğinden korktuğunu bu yüzden bıçakları gözünün önünden kaldırmak istediğini dile getirmiştir.
Freud yine Totem ve Tabu kitabında ölülere karşı duyulan korkudan da bahsetmiştir. İlkel insanlarda savaş sırasında öldürdükleri düşmanlarının ya da ölen yakın akrabalarının ruhlarının onları gelip rahatsız edeği, onlara musallat olacağı korkularından söz etmiştir. Zamanla bu korkunun şekil değiştirerek cinlere yansıtıldığını ve kitabın yazıldığı dönemde insanların bu tip korkularının devam ettiğini söylemiştir. Günümüzde ise benzer korkular biz insanlarda hala devam etmekte, pek çok insan cinlerden ya da ruhların dünyaya döneceğinden korkmaktadır. Bu konular da birçok film çekilmesi veya kitap yazılması da buna kanıt olarak gösterilebilir.

Yorumlar