Seninle Başlamadı



            Seninle Başlamadı kitabını sosyal medyada takip ettiğim ve güzel kitap tavsiyelerinde bulunan bir kişinin tavsiyesi üzerine çok heyecanlanarak aldım. Çünkü konusu çok ilgimi çekti;  'Kalıtsal aile travmalarının kim olduğumuza etkileri ve sorunların üstesinden gelmenin yolları'. Cümlenin benim içimde bir yerlere dokunan bir anlamı olduğu kesin ama okuduktan sonra yeterince dokunabildi mi dersem tam olarak evet diyemem.
            Yazar ilk bölümde kendi hayatından örnekler vererek ve kendi misyonundan bahsederek kitaba başlıyor. Misyonu da kişinin yaşadığı problemlerin sadece kendi hikayesiyle ilgili değil ailesindeki iki üst kuşağın yaşadıklarıyla da alakalı olabileceği fikri. Kitapta bahsedilenler mantıklı gelse de zihnimde oturmayan şeyler oldu. Okudukça bunların sebebini yazarın yeterli bir bilimsel alt yapı verememesinden kaynaklandığını düşündüm. İlk bölümde birkaç araştırmadan bahsetse de o araştırmaların kitap boyunca bahsedilen vakaların altını tam olarak doldurabildiğini düşünmüyorum. Bunların yanında, vakaların çok sohbet tadında anlatılması  ve fazlasıyla özet niteliğinde olduğu için de eksiklik hissetmiş olabilirim.
            Eleştirilerimi bir kenara bırakırsak da yazar kitapta kişinin yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, fobiler, kronik hastalıklar ve takıntılı düşünceler gibi problemlerin aile büyüklerinden onlara miras kalacağını savunuyor. Bu fikir üzerinde düşünmeye, araştırmaya ve geliştirmeye çok açık. Aşağıda kitaptan etkilendiğim ve altını çizdiğim cümleler bulacaksınız. Belki bu cümleler sizi de düşünmeye ve kitabı okumaya iter.

1. TSSB (Travma sonrası stres bozukluğu) geçiren kişinin anne mi yoksa baba mı olduğunu da ayırt edebilmektedir. Babaya ait olan TSSB’nin çocuğun kendini ‚anılarından kopmuş‘ hissetme, anneye ait olan TSSB’nin ise çocuğun ‚sakin olma‘ konusunda zorluklar yaşama olasılığını artırdığını keşfetmiştir. (s.43)

2. Daha önceki nesillere ait olması sebebiyle insanlar yaşadıkları problemlerin kaynağının kendi yaşam deneyimleri olduğunu zannederler ve bir çözüm bulmak konusunda çaresiz kalırlar. (s.57)

3. Birçoğumuz aile geçmişimizden en azından bazı kalıntılar taşımaktayız. Ancak birçok soyut değer de denklemin içine girmekte ve köklü aile travmalarının nasıl saklandığını etkileyebilmektedir. Bu soyut değerler öz farkındalık, kendini yatıştırabilme becerisi ve kuvvetli bir içsel iyileşme deneyimine sahip olmayı kapsamaktadır. (s.61)

4. Bizler birer bebekken, annelerimizi dünyamız olarak algılarız. Anneyle yaşanılan bir ayrılık hayattan kopmuşluk hissi verebilir. (s.94)

5. İçgüdüsel olarak sadık olan çocuklar genellikle ebeveynlerinin acılarını tekrar ederler ve yaşadıkları talihsizlikleri yeniden yaşarlar. Hellinger’in sadakat bağı olarak belirttiği bu bağ sonra gelen birkaç nesle taşınabilir ve aile mirasını mutsuzluk bağına çevirebilir. (s.101)

6. Bir ebeveyn reddedildiğinde ya da saygı duyulmadığında, genelde çocuklarından bir tanesi reddedilen davranışı tekrarlayarak ebeveyni temsil eder. (s.130)

7. Acı sizi öldürmeyecektir. Öfke ise gerçekten öldürebilir. (s.132)

8. Ebeveynlerinizi değiştiremezsiniz ancak içinizde onları algılayış şeklinizi değiştirebilirsiniz. (s.132)

9. Kendimizi ebeveynlerimizden uzaklaştırdığımızda, onlarda olumsuz olarak nitelendirdiğimiz özellikler, bilinçdışı bir şekilde kendimizde ifade bulur. Örneğin ebeveynlerimizi soğuk veya eleştirel veya agresif olarak deneyimliyorsak, kendimizi de soğuk, kendini eleştiren hatta agresif olarak deneyimleriz. Ebeveynlerimizde reddettiğimiz özelliklerin aynısını gösteririz. Bu bağlamda bize yapıldığını düşündüğümüz şeyleri, kendimize yaparız…….. Kendimizle barışık olmak genellikle ebeveynlerimizle barışık olmakla başlar. (s. 183)

10. İnsanlar genellikle farkında olmadan yaralarını tetikleyecek bir eş seçerler. Böylelikle, kendilerinin acı dolu ve tepkili taraflarını görme, sahiplenme ve iyileştirme fırsatları olur. Mükemmel bir ayna gibi, seçilen partner diğerinin kalbindeki sahiplenilmemiş ve bitirilmemiş şeyleri yansıtır. (s.219)

11. Annemizle bağımızda erken bir kopukluk yaşadığımızda, korku ve güvensizlik bulutu hayat deneyimlerimizin içine dolabilir. (s.243)

Kaynakça: WOLYNN Mark, Seninle Başlamadı, Sola Yayınları, İstanbul 2018 (16. Basım)



Yorumlar